TİYATRO KURAN DÜŞÜNÜŞTEN, TİYATRO YOKEDEN DÜŞÜNÜŞE…
İnsanlar genellikle bir olayın içinde yaşarken, o olayın, içinde yaşadığı topluluğun nasıl bir değişikliliğe uğradığının göstergesi olduğunu ayırt edemiyorlar. Neden sonra o olay tarih kitaplarına konu olup da, toplumsal bir dönüşümdeki rolü ortaya çıkınca işin ayırtına varıyorlar.
Ben, evimizin hemen alt tarafında bulunan Hanegâh Camii minaresinden: “Tanrı uludur” diye başlayıp “Tanrı’dan başka yoktur tapacak” diye biten Türkçe ezanın okunduğu yıllarda doğdum. 1950’de 10 yaşımda iken aynı minareden, yine aynı kişinin –Kahyaoğlu Hafız Ahmet Amca’nın- yanık sesiyle “Allahuekber” diye Arapça ezan okuyuşunu duyduğumda, toplumumuzun nasıl birdönüşüm yaşadığının ayırdında değildim.
***
Bu yazı aslında geçen hafta bu köşede yayımladığım “Antigone’den Mızraklı İlmihal’e…” başlıklı yazının devamı sayılır.
17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü etkinlikleri nedeniyle bir albümü karıştırırken orada, Türk tarihinde bir ilk olan, mimarlığını Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü öğretim üyesi Mualla Eyüboğlu’nun yaptığı, 1943 yılında Hasanoğlan ve Çifteler Köy Enstitüleri öğrencilerinin alın teri, emeği ile yapılan amfi tiyatronun yapılış çalışmalarına ait bir fotoğrafla karşılaştım.
Daha sonra aynı albümde, köy enstitülü öğrencilerin kendi yaptıkları amfi tiyatroda sergiledikleri etkinliklere ait fotoğraflara baktım.
Tiyatro sahnesinin basamaklarında, ellerinde mandolinleriyle konser veren; sahnede halay çeken köy çocukları…
Bir başka fotoğrafta, tiyatro oyununda rol almış bir kız öğrenci… Ve hıncahınç izleyici dolu tiyatroda, izleyiciler arasında Cumhurbaşkanı İnönü…
73 yıl öncesi…